İş hayatında lider olmak, liderlik edebilmek için önce kendinize liderlik etmeniz gerekiyor. TEDxUCLouvain Talk etkinliğinde konuşma yapan Lars Sudmann lider olabilmeyi “ebeveyn olmak” gibi gördüğünü söylemiştir ve evet! Lider olabilmek ebeveyn olabilmek gibidir. Kendinizi öyle eğitmeli, öyle yönlendirmeli ve geliştirmelisiniz ki çocuklarınız sizden bir şey öğrensin. Lider olmak da kendi kendinizin ebeveyni olmaktır. Diğer insanlar yaptığınız hataları görebilir ya da görmeyebilirler. Doğrularınızı, başarılarınızı takdir edebilir ya da etmeyebilirler. Önemli olan sizin doğrularınızda ve hatalarınızda kendinize nasıl yaklaştığınız…
İnsanlar genel olarak yaptıkları hatalara karşı oldukça toz pembe yaklaşırlar. Tıpkı bir pamuk şeker gibi! Diyet yapan biri “Çikolata yemenin kime zararı olabilir?” diye düşünse ya da kendisini her strese girdiğinde buzdolabının önünde bulsa, yaptığı diyetin bir anlamı kalır mı? Kalmaz. En başta kendine, sonra yaptığı diyete ihanet etmiş olur. Aynı zamanda hata yapmış olur.
İnsan yaşamında bir şeyler öğrenebilmek için hata yapmak elbette zorundadır fakat bu hataları tekrar yapıp yapmadığınız, aldığınız dersler, uygulamaya geçiş şekliniz, çözüm ve telafi yolu arayışınız gibi pek çok sebep yaptığınız hatanın boyutunu değiştirir. Eğer yaptığınız yanlışlardan bir ders çıkarmıyorsanız, sürekli tekrarlıyorsanız, “Neden bunlar benim başıma geliyor?” şeklinde düşünmeyi de bir kenara bırakmalısınız.
Rol Üstlenmek
Hatalar en çok, rol üstlenmek istediğinizde ve gerçekle hayaller arasındaki o yolda gücünüzü kavrayamadığınızda ortaya çıkar. Yani, liderlik rolünü üstlenirken etkili bir lider olarak hareket edeceğinizi düşündüğünüz şeyler, gerçekle örtüşmüyor ve etkili bir liderden çok da uzak kalıyorsanız, yapacağınız hatalar siz onları fark edene kadar devam edecek demektir.
TEDxUCLouvain Talk etkinliğinde konuşma yapan Lars Sudmann’da bu hataya düşen isimlerden birisi aslında… İlk liderlik rolünü başarıyla ve etkili bir şekilde yerine getireceğine öyle inanıyordu ki aklında hiç başarısız olmak, hata yapmak ya da çuvallamak gibi düşünceler yoktu. Fakat bir gün ilk büyük personel toplantısını gerçekleştirdikten sonra bir çalışanı tarafından kendisine gelen e-posta imzası hakkındaki soru ve bu soruya Sudmann’ın cevap verememesi, tüm hayallerini bir anda yok etti.
Belli bir zaman zarfından sonra Sudmann, tıpkı diğer basit liderler gibi olduğunu fark etti ve kendi kendine gelişimini engelleyen bir insandan başkası olmadığını anladı. Tıpkı diğer liderler gibi kendisini geliştirmeye yönelik hiç zamanı yoktu, yapacak çok işi vardı ve her şeyi bir arada yapacak kadar vakti yoktu. Bu noktada kendisini başlangıç noktasına taşıyan ve önündeki “kendi” engelini kaldıran, kendi kendisine liderlik etmeye başlayan Sudmann, günümüzdeki haline ulaştı.
Günümüzde kendisi, Belçika’da yönetim danışmanlığı yapmakta ve Roma İmparatoru ve Stoacı Filozofu olan Marcus Aurelius’ta “Klasik liderlik problemlerine” yönelik potansiyel bir çözüm bulmakla vaktini geçiriyor. Kendisi bu zamana kadar pek çok potansiyel çözüm yolu bulmuş olsa da bu çözümlerle sınırlı kalmak istemiyor ve hayatını değiştiren şu cümleyi iletiyor:
“ Liderlik etmek istiyorsan, zamanının en az yüzde 40’ını kendin için yönet. – Dee Hock (Visa kredi kartının kurucusu)”