Dünya üzerinde büyük bir keyifle izlenen ve merakla beklenen TED konuşmaları arasında büyük bir ilgi duyulan isimlerden biri de Simon Sinek’tir. Sinek, topluluklar önünde etkili konuşmaktan ve aslında bir hayli utanç olmasına rağmen genel olarak bu konuşmalarda yer alan isimlerden yalnızca biridir… Fakat konuşmaları izlendiğinde hiç de öyle biri olmadığını fark edersiniz. Kalabalık ortamlar içerisindeyken bir köşeye çekilip yalnız kalmayı tercih eden ve içe dönük biri olmasına rağmen TED konuşması gerçekleştiren Sinek’in bu davranışları sizlere bir hayli ilginç geldi değil mi?
Tüm zamanlar içerisinde en çok izlenmeye sahip olan bir konuşmacı nasıl olur da içe kapanık biri olmasına böylesine güzel bir sahne ve konuşma gerçekleştirebilir? İlham veren konuşmaların ardında nasıl olurda onun ismi yer alır?
Sinek’in başarısı, doğru zamanda, doğru yerde ya da doğru kişilerle tanışması ile yakından bir ilişkiye de sahip değil üstelik! Peki bunu nasıl başardı?
Dene, Yanıl, Korkularını Yen
Simon Sinek’in başarısının arkasında karşılaşmış olduğu zorlukları ve korkuları yenmesi, deneme yanılma yöntemi ile yorulmadan çalışmaya devam etmesi ve sahne dışında bile korkularının üstesinden gelmeye çalışması yer alıyor. Yani onun başarısı, kendini yenmekten geçiyor.
Kendisinden emin olmak, büyüleyici ve ilham verici bir konuşma yaratmak, etkileyici sunumlar içerisinde anlamlı bir bütün yaratmak tam anlamıyla onun işi. Fakat bu işin de bir sırrı var. İlk sırrı, hemen konuşmaya başlamaması. Konuşmak için doğru zamanı beklemesi… Yürürken asla konuşmadığını belirten Sinek, “Birçok insan hemen konuşmaya başlıyor ve cesaretleri tükeniyor. Bu da biraz güvensizlik ve korku ile alakalı.” diyor.
Sahnede yürürken sessiz olduğunuzda kimsenin size karşı olumsuz bir algı oluşturmayacağını belirten Sinek, yürürken derin bir nefes alınmasını, birkaç saniye beklenmesini ve konuşmaya öyle başlanmasını öneriyor.
“Uzun ve sıkıcı geldiğini biliyorum ve bunu yaparken çok garip hissettiriyor ama izleyiciye tamamen kendinden emin ve durumdan sorumlu olduğunu gösteriyor.” diyor.
Bir Şeyler Kazandır
İnsanlar sahnedeyken genel olarak kendi fikirlerini karşı tarafa satmak ya da empoze etmek amacıyla konuşmalar gerçekleştiriyor. Oysa Simon Sinek tam anlamıyla bu duruma karşı biri! Asıl amacın fikirleri satışa çıkarmak ya da bir şeyler kazanmaktan yana olmadığını “kazandırmaktan” yana olduğunu belirtiyor.
Ona göre bir şeyler kazanmak amacıyla konuşmalar gerçekleştiren konuşmacılara, “alıcı” denmesi gerekiyor. Çünkü bu kişiler kitaplarını satmak ya da başka insanların hoşlanmalarını sağlayacak sunumlar gerçekleştirmek amacıyla sahneye çıkıyor. Yani, karşılıklı çıkar ilişkisinde “alıcı” görevini görüyor.
Sinek, “Sahneye uzak bir mesafeden bile verici mi yoksa alıcı mı olduğun anlaşılır. İnsanların bir vericiye güvenmesinin daha muhtemel olduğunu söyleyebilirim çünkü onlara değer veren, onlara yeni bir şey öğreten, onlara ilham veren bir konuşmacı bir alıcıdan daha kıymetlidir” diyerek bu durumu tam anlamıyla açıklıyor.
Göz Temasını Kaçırma
Oldukça kalabalık bir salondayken herkesle göz teması kurmanız zordur. Fakat göz temasınızı kaçırmamak adına yapabileceğiniz şeyler de bulunuyor. Bir noktaya odaklanmak, beyninizdeki kelimelerin daha hızlı ve akıcı bir şekilde dökülmesini sağlıyor. Odak seviyesi arttıkça, konuşmadaki başarı da artıyor. Bu konuda da Simon şöyle diyor:
“Bakmak ve hemen ardından göz kaçırmak en büyük düşmanındır. Herkese bakıyor gibi göründüğün için izleyiciler bir yerden sonra seninle bağlantı kuramıyor.”
Bu durumda yapılması gereken şey, konuşmanızı dinleyen kişilerle göz teması kurmaya çalışmak olmalıdır. Salon üç ana bölümden oluşuyorsa, her ana bölümde göz kontağı kurabileceğiniz hedef kitleleri belirlemeniz gerekir. Bunu yaparak düşüncelerinizi daha dikkatli bir şekilde aktarabiliyor ve direkt olarak bağlantı kurarak insanların konuşma bitene kadar sizleri saygı çerçevesi içerisinde dinlemesini sağlayabiliyorsunuz.
Konuşma Hızına Dikkat Et ve Eleştirileri Önemseme
Çok hızlı ya da yavaş konuşmak belli bir zamandan sonra dinleyicilerin sizi anlamamasına neden oluyor. İzleyicilerin daima bağışlayıcı ve sabırlı olduğunu ekleyen fakat bu sabrın ve anlayışın zorlanmaması gerektiğini söyleyen Simon şöyle diyor:
“İzleyiciler sahnede başarılı olmanı istiyorlar ama ne kadar acele edersen onları o kadar çok kapatırsın. Bir süreliğine sessizleşip uzun, derin bir nefes alırsan seni bekleyecekler. İnanılmaz, değil mi? Sahnede durup oldukça yavaş konuşman, yani her kelimenin arasında birkaç saniye olması, insanları bir yerden sonra sıkabilir.”
Konuşmanızı gerçekleştirirken mutlaka insanların farklı düşünceler içerisine girmesinin normal olduğunu da belirten Simon, fikirlerinizi beğenmeyen ya da karşı görüşte yer alan insanların mutlaka var olacağını ve bu insanlara yönelik hazırlıklı olunması gerektiğini belirtiyor. Fikrinize karşıt bir görüş ya da eleştiri geldiğinde kaşlarınızı çatmak, sinirlenmek ya da kızgın, sert bir dille cevap vermek, doğru değil. Peki ne yapmanız gerekiyor? Bu konuda da Simon’ın önerisi bu eleştirileri bile olumlu bir şekilde karşılamak, yani bir nevi görmezden gelmek.