Reklamcılar tarafından uygulanan psikolojik satın alma yöntemleri nedeniyle ürün satın aldığınızı biliyor muydunuz? Psikoloji biliminden faydalanarak yüzlerce ürünün satılmasını sağlayan reklamlar bulunuyor. Bu reklamlar, bilinçaltımıza etki ederek o ürünü satın almamıza sebep oluyor.
Farkında olmadan izlediğimiz reklamlar sebebiyle ürün satın alabiliyoruz. Bilinçaltımız ile iletişime geçen bu reklamlar, beynimize özel bir mesaj iletiyor. Bu mesaj iletilirken, durumun hiçbir şekilde farkında olmuyoruz. Sonucunda da kendimizi ürünün satıldığı mağazada, para harcarken buluyoruz.
Alışveriş yaparken ya da herhangi bir ürünü satın alacakken kontrolün sizde olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat yanılıyorsunuz. Yapılan araştırmalara göre insanların yüzde 72’si kendi kararıyla ürün satın almıyor. Ürünleri reklamlardan görüp satın alıyor.
Reklamcılar tarafından hazırlanan ve satın alma güdüsünü tetikleyen reklam çeşitlerinden biri ürünlerin insan yüzlerine benzetilmesiyle ortaya çıkıyor. Satılacak olan ürün ya da hizmete insani özelliklerle benzetme yapılıyor. Günümüzde kullanılan en popüler reklam türü de bu şekilde yer alıyor.
Psikolojik olarak insana benzeyen nesnelere karşı daha duyarlı olmamız, reklamla duygusal olarak etkileşimde bulunmamıza sebep oluyor. Bu nedenle reklamda tanıtılan ürün ya da hizmet konuşuyor, gülüyor, düşünüyor ya da bizlere hitap ediyorsa, ürünü satın alma potansiyelimiz artıyor. Özellikle gıda ürünlerinde kullanılan bu reklam modeliyle satın alım oranlarının yüzde 67 oranında arttırıldığı biliniyor. Psikologlara da göre de birçok zaman nesnelerle empati kurabiliyor ve nesnelere yönelik duygusal iletişim de bulunabiliyoruz.
“Reklam yüzü” taktiği de kullanılan en sık reklam çeşitlerinden biri… Reklam yüzü olan kişi her kimse, insanlar için güvenilir ifadelere sahip kişilerden seçiliyor. Bu durumda da devreye insan psikolojisi giriyor. Örneğin Tarkan’ın Coca-Cola markasına reklam yüzü olması ve Coca-Cola satışlarının artması gibi…
İnsan beyni bu durumda reklamda oynayan kişiyle duygusal bağ kurmuş oluyor. Bu kişiler reklam boyunca oldukça konforlu ve memnun görününce, ürünün kaliteli olduğuna dair beynimizde bir algı oluşuyor. Bunun sonucunda da o ürünü satın alıyoruz.
Satın alma iç güdümüzü etkileyen kelimelerin reklamlar içerisinde de kullanılması bizleri etkiliyor. Örneğin “son ürünler”, “stoklarla sınırlı ürünler”, “yalnızca son 20 adet ürün” gibi kelimeler kullanılması, ürünün yakında biteceği ve ona sahip olamayacağımızı bizlere aksettiriyor. Hal böyle olunca başkası o ürünü satın almadan önce bizler alıyoruz.
Burada da beynimiz tarafından “sahiplik” algısı yaratılıyor. Rekabetin artması sonucunda para harcamış oluyoruz. Çoğu zaman ihtiyacımız olmayan ürünleri bile sırf bu sebeple alabiliyoruz. Çünkü beynimizde o ürüne bir daha asla sahip olamayacağımıza dair bir algı oluşturuluyor.
Bir diğer yöntem ise sosyal kanıtların sunulduğu reklamlar. Bu reklam çeşitleri insanlar için oldukça güvenilir geliyor. Örneğin “her 10 kadından 7’si şu ürünü öneriyor” dendiği zaman, insanlar o insanlarla duygusal bağ kuruyor. “Her 10 kadından 7’si memnunsa, ben de memnun kalırım” şeklinde bir algı yaratılıyor.
Aynı zamanda bu reklamlar sonucunda zihnimizde “herkes alabiliyorsa ben de alabilirim” algısı yaratılıyor. Sonucunda da gruplaşma ve insanoğlunun doğasında bulunan üstünlük duygusu ön plana geçiyor. “Ayşe iPhone aldıysa, ben de almalıyım” algısı sebebiyle kendimizi, hiç ihtiyacımız olmayan ürünleri satın alırken buluyoruz…