Birini kaybetmekten korkmak demek, aslında zaten onu kaybetmiş olduğumuz anlamına geliyor. Çünkü korku, kaybı güçlendiren en yoğun duygudur. İnsan bu duygu ile birlikte ne kadar çok yapmayacağı hal ve hareket var ise o kadar çok yapacak demektir. Çünkü insana iki şey her şeyi yaptırabilir; sevgi ve korku.
Genel olarak hayatlarımız içerisinde sürekli bu korku ile yaşıyoruz. Üstelik son zamanlarda tüm dünyayı etkisi altına alan bir hastalığın çıkması da bu korkumuzu arttırıyor. Bu korkumuzu bir kenara bırakıp, gerçekler ile yüzleşmemiz gerekiyor. Çünkü korkmak yerine gerçeklerin bilincinde olarak hareket edersek, bir kayıptan her zaman için daha fazla kazanç elde edebiliriz.
Öncelikle konuya yönelik bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Ölüm haricinde, bir insanı kaybediyor olmamız, gerçekten bizlere kaybettiğimizi gösterir mi? Soruyu başka bir şekilde sormak gerekirse, bizi terk eden her insandan sonra kaybeden biz mi oluruz? Çoğunlukla yaşadığımız his budur. Biri bizi terk ettiği zaman psikolojik olarak alt üst olacağımız için, kendimizi yalnız, kötü, mutsuz ve bir o kadar da çaresiz hissederiz. Tüm bu hisler, beynimize sürekli olarak “Sen kaybettin!” sinyallerini gönderir. Peki ya durum öyle değilse? Ya birini kaybetmek, bizlere çok fazla şey kazandırırsa?
1. Olgunlaştırır
Hayatımız içerisinde neye çok değer verir ve seversek, o şeyi kaybetmenin acısı ile harmanlanırız. Çünkü sevgi, saygı, sadakat, güven ve şefkat ile bağlı olduğumuz her şey, bizler için birer sınavdır. Bağlılık duyduğumuz her şeyden sorumlu oluruz. Bu sorumluluk madalyon gibidir. Bir yüzü varlığı ile mutlu olmamızı sağlarken diğer yüzünde kaybın acısı vardır.
Bir insan hayatımızdan çıkmak istediğinde, “Kal” diye yalvarmamamız gerekir. İnsan gitmek istediğinde halat ile bağlasanız, durduramazsınız. Kalmak isteyene saç teli bağlamanıza gerek kalmaz. O nedenle, biri gitmek istediğinde ardından el sallayan olmalısınız. Eğer karşınızdaki insana giderken “Hoşça kal” diyorsanız, sizin de hoş bir şekilde kalıyor olmanız gerekir. Bunun için izin vermelisiniz. Bir şeyleri kabullenmek, bir insanın gidişini ya da sizi terk edişini kabullenmek, en büyük olgunluklardan biridir. Dolayısıyla kimi kaybederseniz kaybedin, gidişi ile belli bir zamandan sonra olgunlaştığınızı görebilirsiniz.
2. Güçlendirir
Sıkı sıkıya bağlı olduğunuz birini kaybettikten sonra hissedeceğiniz tek duygu “çaresizlik” ve düşüneceğiniz tek şey “Ben şimdi ne yapacağım?” olacaktır. Bir insana körü körüne bağlanmak hiçbir zaman iyi değildir. Elbette bir noktaya kadar bağlılık duyulmalıdır ki sadakat duygusu hissedilebilsin. Fakat o insan sizi terk etmese bile dünyayı terk edecektir. Bu nedenle birine körü körüne bağlanmak, aynı zamanda günü gelince yaralanmak demektir. Bu bilincin her daim farkında olmak ve sadakat bağı oluşturmak her zaman için daha iyidir.
Bir insan hayatınızdan gitmek istediğinde yaşayacağınız şey çaresizlik olmamalıdır. Çünkü bir insanın yokluğuna alışmak kendinize, “O olmasa da yapabilirim”, “O olmasa da devam edebilirim” demenizi sağlar. Sizi ayakta tutan şey yalnızca iki bacağınızdır. İki bacağınız haricinde sizi hiç kimsenin terk etmeyeceğine güvenmemeniz gerekir. Bu nedenle, biri gidiyor ise güçlenmenin keyfini çıkarın.