Bir insandan, hayvandan, yiyecekten nefret etmek kolay. Siz hiç kendinizden ya da düşüncelerinizden nefret ettiniz mi? Düşündüğünüz şeyleri ifade edemediğiniz için kendinizden nefret ettiğiniz oldu mu? Son yıllar içerisinde çok sık bir şekilde bu durumu yaşıyorum. Kimileri buna “overthinking – aşırı düşünme” problemi diyor, kimileri yaygın kuruntu bozukluğu… Bana kalırsa yaşadığım sorun, bu değil. Yaşadığım şey tamamen karşımdaki insanı aşırı düşünmekten ötürü doğru kelimeleri bulamayacağımı düşünmek ve kendimi suçlamak.
Siz kendinizi suçlamıyor musunuz? Pişmanlık duygusunu damarlarınızdan akan kan gibi hissettiğiniz olmadı mı? Yaptıklarınız için değil, yapamadıklarınız için ya da konuştuklarınız için değil, konuşamadıklarınız için pişmanlık duymadınız mı? Duymadıysanız, sizin adınıza sevindim. Duyuyorsanız da, gelin birlikte bu durumu düzeltelim.
İlgili İçerik: Nefret de Bir Sevgidir
Uygun Kelimeyi Bulmak Zorunda Değilsin
İçimde yanan yangınlar, zihnimi kemiren düşünceler ve tonlarca kuruntunun arasından çıkabilmemi sağlayan şeylerden ilki şu oldu, birine karşı konuşurken uygun kelimeyi bulmak zorunda değilim! Sen de değilsin, o da değil… Biri sizi tanıdığında, uygun kelimeyi aramak zorunda kalmıyorsunuz. Neyi, ne şekilde ifade etmek istiyorsanız, size göre en doğru kelime hangisi ise onu söylemelisiniz. Bu sayede kimin sizi tanıyıp kimin tanımadığını da görebiliyorsunuz.
Uygun cümleleri, kelimeleri aramayı bıraktığında, kendini biraz daha rahat hissedeceksin. “Hayır” mı demek istiyorsun? Hayır de… İstemediğini söylemek ama karşındaki insanı kırmak mı istemiyorsun? “Kırılma ama istemiyorum” de… Ne kadar net olursan, zihnindeki bulanıklığı o kadar çok üstünden atabiliyorsun. Dolaylı yollardan gitme, kendini bir yokuşa sürükleme.
Kendini Suçlamaktan Vazgeç
Karşındaki insan seni anlamak istiyor ise ne demek istediğini de biliyor olacaktır. Bir insanın seni anlaması, söyleyeceğin sözlerden her zaman daha kolaydır. Bu nedenle kendini suçlamaktan vazgeçmelisin. Biriyle konuşurken kullandığım cümleyi ya da kelimeyi beğenmediğimde, hep kendimi suçlardım. “Acaba beni yanlış anladı mı? Bana kırıldı mı? Mesaj atıp öyle demek istemediğimi söylesem mi?” diye düşünüp, kendimi üzdüğüm çok olmuştur.
Ne için üzdüm? Kendimi ne için bu kadar yıprattım? Beni anlamak isteyen anlarken, gerçekten ne demek istediğimi fark eden insanlar varken, neden kendimi beni anlamak istemeyen kişiler için harap ettim? İşte kendinize sormanız gereken sorular. Ben bu soruları sorduğum zaman, kendimi suçlamayı da bıraktım. Kendimi özgür bıraktım. Bu özgürlük, ruhumun ve zihnimin rahatlamasını sağladı. Artık kelimelerimi düzeltmiyorum. Anlayan, anladığı ile kalıyor ve ben de yoluma devam ediyorum.
Nefret Ediyorum Kelimesini Dilinden Kaldır
Birinden ya da kendinden edeceğin nefret, aynı anda iki kişilik mezar kazman demektir. İçinde büyüyen o duygu yalnız karşındakini değil, seni de öldürecektir. Çünkü nefret, her türlü duyguya yeniden dönüşebilecek kadar güçlüdür. Aşka, ihtirasa, yalnızlığa, intikama ve daha nicesine. Birinden nefret ettiğinde, kendinden de nefret edersin. “Neden ona bu kadar iyi davrandım?” ya da “Neden ona kendimi böyle anlattım?” demek, kendinden de nefret etmene neden olur.
Sırf biri seni üzdü diye, seni incitti ya da yıprattı diye, kendinden nefret etmene gerek var mı? Söylediğin bir cümle o kişi ile aranı açıyorsa, araya giren mesafeleri önemseme. Tek bir kelimen yüzünden o kişi seninle konuşmuyor ise sen de sus. Ne eksik, ne fazla. Yanlış anlamaya meyilli insanlar yüzünden, kendinden vazgeçme. Çünkü sen, ne demek istediğini biliyordun. Ben de biliyordum. Bildiğin bir şey için seni bilmeyen biri adına, kendini yıpratma…