Arkadaşlık adı altında bileklikler taktık, dövmeler yaptırdık, sözler verdik, kendimize ne aldıysak onlara da aldık. En mutlu günümüzde herkesten önce arkadaşımızı aradık, en mutsuz olduğumuz günse omzunda ağlamak için yine ona koştuk. Kimsenin bilmediği sırlarımızı kulaklarına fısıldadık onların. Yeri geldi saatlerce ağladık onunla, yeri geldi kahkahalarımızın şiddeti arttı. Her kavga sonrasında barışmayı ve affetmeyi de bildik, her fırsatta onunla bir kahve keyfi yaşamayı da…
Zaman geçti, farklı şehirlere taşındık mesela okul için ya da evlendik. Yine de onu aradık güzel ya da kötü şeylerde. Çünkü o arkadaştı, kardeşti, canımızdan bir parçaydı. Sonra yine zaman geçti, hayatımızı düzene sokmanın verdiği telaşla, daha az aramaya başladık. Aramızda kilometrelerce mesafe olsa da, birbirimizden bambaşka insanlar olsak da o, hep orada olacak ve arkadaşlık baki kalacaktı.
Diğer insanlara yeri geldi, üç maymunu oynadık. Başkaları bize onun hakkında bir şey sorduğunda; görmedik, duymadık, bilmedik. Bazen de o kırılmasın diye görmemiş, duymamış ve hiç öğrenmemiş gibi yaptık. Onu daima koruduk ve savunduk.
Nerde olursak olalım, heyecanlı bir ses tonu ile bizi aradığında açtık ya da biz gelişmeler hakkında bilgi vermek için onu aradık. İçimiz ısındı, mutlu olduk, çığlıklar attık, tebrik ettik birbirimizi. Bazen de içimizi ısıtan bir doğum günü mesajı geldi ondan, tebessüm ettik. Yaşadıklarından bahsetti, konuşulmadan geçen günleri hatta dakikaları paylaştı, yanında olamadığımız için kızdık kendimize. Nasıl olduğumuzu öğrenmek istedi, anlattık; mutluysak sevincimizi, üzgünsek acımızı daima paylaştı arkadaşımız. Aynı şekilde biz de bütün arkadaşlık görevlerimizi yerine getirmeye devam ettik, mesafelere, farklılıklara ya da tüm yaşananlara inat. Ama soran olursa, o istemediği sürece görmemeye devam ettik.
Onunla yaşadığımız şeylerin arasına asla mesafeler giremedi. Biz görmemeye de alıştık, sıklıkla sesini duymamaya da. Hatta yaşadıklarını bilmemeye başladık zaman geçtikçe. Onun orada olması, üç maymun olamaya devam etmekti…
Mesafeleri aramıza sokmamayı başardık belki ama yeni arkadaşlık kurmak zorunda kaldık. İnsan sosyalleşmeye mahkum sonuçta. Herkesten o samimiyeti beklemedik çünkü senelerdir arkadaş kalabilmek, olabilmek bambaşkaydı ve hiçbir şeye de benzemezdi. Sonra bir gün, bir şey oldu…
Maymun Arkadaş Gözünü Açtı Duydu ve Bilmediği Her Şeyi Öğrendi
Hiç fark ettiniz mi, arkadaşlarınıza diğer arkadaşlarınızdan sıklıkla bahsedersiniz. “Şöyle yaptı, beni çok mutlu etti; böyle yaptı beni çok üzdü.” diye. Gördüklerinizi, duyduklarınızı ve bildiklerinizi anlatırsınız hala onu çok severek… Üstüne toz kondurmayarak ve özlem duyarak.
Diğer arkadaşınızı da seversiniz ve paylaşmaktan asla çekinmezsiniz. Henüz uzun yıllardır arkadaş değilsinizdir ama o yolda ilerlemeye başlamışsınızdır. O arkadaşınız diğer arkadaşınız ile ilgili gözünüzü açabilir, duyduklarınızı doğru yorumlamanızı sağlayabilir ve düşüncelerinizin nedenlerini sizinle paylaşabilir.
Bu sizin başınıza hiç gelmemiş ve gelmeyecek ya da henüz gelmemiş ama yakında gelecek olabilir. Başkalarını dinlemek size daima ile gelir. Farklı fikirler, sizin de bakış açınızı değiştirebilir ve genişletebilir. Bu yüzden dinlemeyi sever insan zaten. Eski bir arkadaşınız için bir konuşma gerçekleşiyorsa, henüz yeni olan arkadaşınızın söylediklerine kulak verin. Artık duyabilir, görebilir ve anlayabilirsiniz. Sizi görünene kör, duyulana sağır, bilinene cahil yapabilir bir arkadaş. Siz ona toz kondurmamaya çalışabilirsiniz hala ama o aslında toz bulutudur sadece.
İşin kötüsü, durup da şöyle bir geçmişe baktığınız zaman her yıl size tokat gibi çarpar ve acı gerçeği öğrenirsiniz. Çünkü gerçekten de hiçbir şey anlattığınız gibi değil, tam olarak duyduğunuz gibidir. Sizi körlükten, sağırlıktan ve cahillikten uzaklara götürecek kişilerle arkadaş olun. Çünkü arkadaşlık böyle olmalı…
Teşekkür ederim, arkadaşım.