İnsanlar, en eski zamanlardan bu yana verimlilik konusu üzerine pek çok çalışma ve araştırma yapmıştır. İnsanların temelinden bu yana verimlilik en önemli konulardan biri haline gelmiştir. Sanayi Devrimi ile hız kazanan üretkenlik ve verimlilik, bu devrimin ardından daha da önemli bir konu olmuştur.
İnsanların yoğun iş ve özel yaşamlarının bugünkü hale gelmesini, bugünkü standartlara kavuşmasını sağlayan şey, verimlilik konusu üzerine yapılan optimizasyonlardır. İnsan ve zaman arasında köprü görevi gören verimlilik, aslında zamanı daha iyi kullanma isteğidir ve Antik Doğu ve Batı felsefesi tarafından adeta bir tartışma konusu olmuştur.
Doğamızda Var
Daha üretken ve verimli olma isteği aslında doğamızda var. İlk insandan bu yana gelen bir zaman sınırlaması var. “İnsanlar doğar, büyür, gelişir, ürer ve ölür” şeklinde yapılan bu sınırlama, hiçbir zaman gençleşemeyeceğimizin de bir kanıtıdır. Her ne kadar gençleşmeye yönelik estetikler, bakım kremleri ortaya çıksa da ölüm, her canlının eninde sonunda başına gelecektir. Dolayısıyla verimlilik konusu göz ardı edilmeyecek kadar mühim bir konudur.
Zaman, kullanılmak için vardır ve daima geçer, asla yerinde beklemez. Zamanı durduramaz, geçmişe gidemezsiniz. Telafisini asla yapamayacağınız şeylerden biridir. Bu nedenle hayatınızı verimli bir şekilde yaşamanız gerekir. Bu da sizi “verimlilik stratejisi” kavramına götürür. Kendi hayatınız içerisinde bu strateji geliştirmediğiniz takdirde, geçen dakikalarınız ve hatta ömrünüz, israf edilen zamandan başka bir şey olmayacaktır.
“Hayatım neden böyle?”
Bu soruyu soruyor ve cevap bulamıyorsanız, nerede yanlış yaptığınızı bilmiyorsunuz demektir. Aslında yaptığınız hata, fazlasıyla “boş zaman” geçirmektir. Pek çok kişi kariyerinde, çevresinde ya da kendisinde hata arar bu soru karşılığında fakat aslında cevap basittir.
Verilen ödevi yerine getirmemek, iş yerindeki sorumlulukları yapmamak için pek çok bahane üretebilirsiniz. Fakat hedefinize ulaşmak için bir neden üretemiyorsanız, boş zaman harcama konusunda oldukça başarılı biri haline gelmişsiniz demektir. Fakat bu durumu önlemenin de yolları vardır.
Yoğun bir tempoda iş yaşamını yaşayan kişiler, kısa zaman içerisinde verimsizleşir. Bu konuda Sokrates’in bir sözünü hatırlamak gerekir:
“Yoğun bir yaşamın kısırlığının farkında olun.”
Peki bu söz ne ifade eder? Sürekli olarak yoğun bir şekilde çalışmak aynı zamanda çok fazla enerji kullanmak demektir. Birkaç farklı işe aynı anda yüklenmek, fazladan efor sarf etmek, fazladan enerji tüketmektir. İnsan, günlük yaşantımızda sıklıkla kullandığımız akıllı cep telefonlarının bataryasından daha yavaş bir şekilde enerji depolar. Aslında geliştirilemeyen tek robot olduğumuzu da bu konuda söylemek doğru olacaktır. Bu durumda Antik Doğu ve Batı felsefesine kulak vermek gerekir yani, fazla yoğunluktan uzak durulmalıdır. Sahip olduğunuz görev ve sorumluluklara göz geçirmeli, yapamayacağınız işler için de sorumluluk almamalısınız. Tüm bunların sonucunda verimliliğiniz düşecek ve ortaya vasat işler çıkarmış olacaksınız. Kendinizi ne zorlayın ne de boşlayın!
İyi Yapılan Küçük Şeyler
Platon der ki “İyi yapılan küçük bir şey, kusurlu yapılan büyük bir şeyden daha iyidir.”
Zaman paradoks üzerine kurulu bir kavramdır. Yaşayabileceğiniz günler oldukça kısadır. Günde yalnızca 6 ile 8 saat arasında uyuduğunuzu, bu günün 2 saatini de yemek yiyerek harcadığınızı düşünürsek geriye kalan 10 saatlik zaman diliminde yapabileceğiniz aktiviteler oldukça kısıtlıdır.
Bir ömür boyu çok şey başarabilirsiniz fakat bir günde yapabileceğiniz şeyler kısıtlıdır. Bu nedenle yapacağınız görevleri küçük zaman dilimlerine bölmek, yani bir planlama yapmak, hedeflerinize daha kolay ulaşmanızı sağlar. Eğer verimliliğinizi arttırmak istiyorsanız, yapabileceğiniz en iyi şey, her gün 3 önemli görevinizi tamamlamak ve kalan görevlerinize de bir müddet zaman ayırabilmektir. Bu zaman paradoksu içerisinde de iş ve özel yaşam dengenizi kurmalı, evinize iş asla götürmemelisiniz.