Robin Sharma şöyle der; “İnsan, beklentisi kadar mutludur. Formül: Sıfır beklenti, sonsuz mutluluk.”
Aslında hepimizin farkında olduğu fakat önemsemediği bir adaptasyon süreci vardır: Hedonik Adaptasyon. Yaşamış olduğumuz ortama, çevreye uyum sağlayabilmemiz için bu adaptasyon sürecinden geçmemiz gerekir. Hayatta kalabilmemiz, günlük yaşantımızdaki işlevlerimizi sürdürebilmemiz için bu uyuma adapte olmamız şarttır. Nasıl ki bir şehirden başka bir şehre geçerken zorluk yaşıyor, yeni çevremizde adapte olmak isterken kendimizi yalnız ve mutsuz hissediyorsak bunun nedeni hedonik adaptasyon sürecidir.
Bu süreç bir tek şehir, ev ya da sosyal çevre değişikliği ile yaşanmaz. Hoşlandığımız şeylerden artık haz duymuyorsak, beklentilerimiz bizleri tatmin etmiyorsa ya da çok beğendiğimiz o müziği artık dinlemek istemiyorsak yine hedonik uyum söz konusudur. Daha açıklar bir dille söylemek gerekir ise hedonik uyum, haz alınan herhangi bir şeye karşı hazzın giderek azalması durumudur. Bu durumun sonucunda da her zaman için pişmanlık ve hayal kırıklıkları mevcuttur. İyi veya kötü fark etmeksizin yaşamlarımızdaki tıkanıklık, pişmanlık, hayal kırıklıkları, kırgınlık ve kızgınlıklar hedonik adaptasyon sürecinde başımıza gelir.
William Shakespeare bu konuda şöyle der,
“Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz ? Çünkü kimseden bir şey ummam. Beklentiler daima yaralar.”
Hedonik adaptasyon da tam anlamıyla bunu kapsar. İyi ya da kötü fark etmeksizin herhangi bir şeyden duyulan beklenti, hazzı karşılamadığı anda ortaya pişmanlık çıkar. Hayal kırıklıklarının altında ezilmek, yaşam sürecinize yeniden adapte olabilmenizi zorlaştırır. İlişkilerinizde bir şeylerin büyüsünün kalmadığını hissetmek, aynı ortamlarda bulunmaktan sıkıldığınızı fark etmek, iş yerine giderken ayaklarınızın geri teptiğini hissetmek, aldığınız ilk arabanın heyecanıyla kavrulurken bir süre sonra hiç de memnun olmadığınız o arabanızdan bahsetmek… İşte tüm bunlar hedonik adaptayonun birer sonucudur.
Mutluluk Seviyesini Belirlemek
Hedonik adaptasyon sürecinde belirlenmesi gereken şey mutluluğun seviyesidir. Yaşam koşulları ve diğer bazı koşullar (gelir seviyesi, arkadaşlık ve aşk ilişkileri vb.) mutluluk seviyenizi etkileyebilir. Sabit bir ortam içerisinde aldığınız mutluluk seviyesi günden güne azalır çünkü beyniniz anlık ve durumsal duygu değişimlerine ihtiyaç duyar. Genellikle aşk ilişkilerinde aldatmaların temel nedeni de sabit bir ortam ve koşullarda alınan hissin azalmasıdır. Evlendiğiniz ilk gün ne kadar mutlu olursanız olun, 10 sene sonraki evliliğinizde ilk günkü gibi mutlu olamamanızın nedeni budur.
Fakat mutluluk seviyesini tahmin ederek yaşamımızdaki kararları almamız da mevcuttur. Bu nedenle karar almadan önce şunu da düşünmek gerekir, “Mutsuzluğu kaldırabilir miyim?” ya da “Bir ertesi günün ne olacağını bilmeden aynı mutluluk seviyesini sürdürebilir miyim?”
Günümüz koşulları baz alındığında gelir seviyesinin, fiziksel görünümün, eğitim düzeyinin ve sağlık koşullarının mutluluk seviyesi üzerinde etkili olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Çevremizdeki insanları tercih ederken bu koşulları göz önünde bulundurmuyoruz dersek kendimize büyük bir yalan söylemiş oluruz. “Kör olan bir adamla/kadınla birlikte olabilirim!” diyenlerden biriyseniz, bu kişinin sizi başka bir faktörle tatmin ettiğini fark etmiyorsunuz demektir. Bu dış görünüş, gelir seviyesi, eğitim durumu ya da sağlık koşulu olabilir. Kör olabilir fakat eğitim seviyesi o kadar iyidir ki konuşmaktan büyük bir zevk ve haz duyuyorsunuzdur. Dolayısıyla her türlü hedonik adaptasyon sürecine maruz kaldığınız bir gerçektir.
Ne Yapmak Gerekiyor?
Thomas More aslında yapmamız gereken şeyi tek bir cümlesi ile ifade ediyor, “Açgözlülük derin bir mutsuzluğun en şaşmaz işaretlerinden biridir.”
İnsanoğlu olarak yaradılışımız gereği açgözlüyüz. Kimimiz paraya, kimimiz mutluluğa, kimimiz insanlığa… Her neye karşı büyük bir eksiklik hissediyor ve onu korumaya çalışıyorsak, o konu hakkında hedonik bir uyum/uyumsuzluk söz konusudur hayatlarımız için. O halde şu altın kuralları hayatımızdan asla ihmal etmemiz gerekir:
- Beklentiler daima üzer. Beklenti içerisine girilmemelidir.
- Dışa dönük olmak gerekir. İçe dönük bir karakter mutsuzluğu beraberinde getirir.
- Duygusal açıdan bir denge yaratmak gerekir. Dengesiz ruh hali, mutsuzluk yaratır. Kaygı, endişe, depresif duygular mutsuzluğu tetikler.
- Sosyal çevrenin mutluluk seviyesi üzerinde önemli bir etkisi vardır. Çevrenizdeki kişilerin yaşamınıza olan etkisini fark edin.
- Para ve fiziksel görünüm bir noktaya kadar mutluluk getirir. Belli bir gelir ve fiziksel görünüme ulaştıktan sonra haz duyacağınız alan azalır. Para mutluluğu getirmez ama mutluluk parayı getirebilir.
- En önemlisi sağlıktır. Sağlık koşullarınız ne kadar iyi olursa o kadar mutlu olursunuz.
- İnsanların duygusal durumları ani ve sürekli olarak değişebilir. Bunlara karşı beklenti duymamak gerekir. Sizi bir gün fazlasıyla seven kişi ertesi gün nefret edebilir.