Gökkuşağında kaç tane renk vardır? Aslında sayamayacağımız kadar çoktur fakat biz 7 ana renk görürüz. Bunlar; sarı, kırmızı, yeşil, mavi, lacivert, turuncu ve mordur. Mitolojik pek çok efsaneye konu olan gökkuşağı, tamamen meteorolojik bir doğa olayıdır. Yağmur yağar, yağmur damlalarında güneş ışıkları kırılır ve bu kırılma sonucunda da ortaya gökkuşağı çıkar. Yansıma ve dağılma nedeniyle belirgin bir şekilde ortaya renkler çıkar. Bir gökkuşağının oluşabilmesi için yağmur damlalarının büyük olması gerekir. Yağmur damlaları ne kadar büyük olursa renkler de o kadar belirgin görülecektir.
Hayatınızın hiç rengarenk olduğunu düşündünüz mü? Bir gökkuşağı gibi rengarenk olaylar yaşadığınızı, kırıldığınızda gökkuşağınızı ortaya çıkardığınızı? Eminim, düşünmediniz fakat artık düşünme vakti. İçinizdeki gökkuşağını ortaya çıkarma ve değiştirmeden, olduğu hali ile kabullenme vakti.
Tüm Güzellikler Büyük Kırılmalardan Sonra Gelir
Hayatımızda şu felsefeyi kabul etmemiz gerekiyor, kırılıyorsak bir güzellik, bir güzellik yaşıyorsak kırılma meydana gelecektir. Nasıl ki yağmur damlaları üzerinde güneş ışığı kırıldığında ortaya gökkuşağı gibi bir güzellik çıkıyorsa, bu güzelliğin çıkması için önce yağmurun yağması ardından da kırılma olayının meydana gelmesi gerekir. Yani, hoşunuza gitmeyen bir olay yaşamazsanız, güzelliklerin kıymetini bilemezsiniz.
Hayat zorluklar ve mücadeleler ile doludur. Nasıl yaşayacağınızı siz belirlersiniz. Bir yağmur damlası, prizma görevi gördüğünde 7 adet ana renk oluşturuyorsa, kırıldığınızda sadece siyah ve gri gibi olmanızın bir anlamı var mıdır? Üzüldüğünüzde tüm renkleri siyaha bulamak ne kadar anlamlıdır? Güneş ışığı bile kırıldığında ortaya gökkuşağını çıkarıyorsa, güzellikler için bir fırsat, bir kapı, bir imkan oluşturmak daha anlamlı olmaz mı?
Gökkuşağı Görebildiğin Kadar Güzeldir
Bazı insanlar, güzellikleri görmek istemeyecek kadar kördür. Kör olmak isteyen birinin karşısına ne kadar aydınlık bir yol sunarsanız sunun (ya da o insan için en aydınlık yol olun) fark etmez. Size kör olacaktır. Tüm dünyası, karanlıktır. Değişmeyecektir. Bu durum tıpkı gökkuşağının güzelliğini görmek istemeyecek kadar kör olan birine benzer. Herkesin güzellik algısı farklıdır. Bir tas çorba ile gününü geçiren biri şükredebilirken, bir başkası yaşadığı hayata isyan edebilir. Bir şeyi gerçekten görmek ile o şeye bakmak arasında büyük bir fark vardır ve bu hayatta bakabilenler değil “Görebiliyorum” diyenler kazanır.
Kazanan tarafta olmak istiyorsanız gökkuşağını görebildiğiniz kadar güzel görmelisiniz. Renkleri incelemeli, her rengi hissetmeli, tüm kırılmalara rağmen içinizdeki o güzelliği yansıtmayı ve bunu çevrenize dağıtmayı bilmelisiniz. Çünkü yağmur damlaları ve güneş ışığı böyle yapıyor. Bir güzelliği yansıtmak için kırılıyor, yansıyor ve dağıtıyorlar. Neden bunu siz yapamayasınız? Neden içinizdeki gökkuşağını yansıtamayasınız? Kendinize durun ve sorun, “Hayatımdaki mutluluğu siyaha dönüştürmemin bir faydası var mı?”. Yok! Tek kelime ile yok. Varlığı yok edebilirsiniz ama yokluğu daha fazla yok edemezsiniz. Bugünü hayatınızın ilk günü olarak düşünün. Kırgınlıklarınızı affedin ve enerjinizi yayın. Yaydıkça güzelleşecek, güzelleştikçe yeniden gülmeyi öğreneceksiniz.