Ne zaman kendime “Tükeniyorum” desem, aklıma Titanik filmi gelir. Geminin batma sahnesini, tükendiğim anlara benzetirim. Bir buzdağına çarparım ki bu buzdağı genellikle hayatımda, hiç beklenmedik kötü olayların yaşanmasıdır. Ardından gemim su almaya başlar. Artan ağırlık ile (yani duygularımın yoğunluğu) gemim batmaya başlar, yola devam ederken. Daha sonra dikine bir şekilde batarken derin sulara, bir yanım kırılır ve parçalanır. Tıpkı filmdeki gibi! Bir tarafım su üzerinde kalsa da kısa süreliğine, o da derin sulara gömülür.
Geminin içerisinde yer alan her bir insan, benimle birlikte o derin sularda kaybolur. İşte, Titanik filminin hayatımdaki özeti… Çarptığım tüm buzdağlarından sonra böyle hissediyorum, derin ve ıssız sularda kaybolan bir Titanik gemisi gibi. Peki o gemiyi batırmak yerine, kurtarabilmeyi başarabiliyor muyum?
Bazen Başarıyorum!
Eğer ki çarpacağım buzdağını önceden biliyorsam, o geminin batışını kurtarabiliyorum. Hayatta bazen, sonunu bilsek de gittiğimiz yollar vardır. Bu yolun bizi mutlu ettiğini biliriz fakat sonunun mutlu etmeyeceğini de. İşte bu yolları giderken geminin batışını izlemek, hiçbir zaman yaşadıklarınızdan pişman olmayacağınız için bir haz verir. Geminiz ne kadar batarsa batsın, siz oradan sağ bir şekilde çıkarsınız ya da o gemiyi batmaktan kurtarırsınız. Gemi fiziki olarak batsa da her zaman anılarınızda ve kalbinizde yaşamaya devam eder. Önemli olan da bu değil midir zaten? Hiçbir şeyden pişman olmamak!
Bu ve benzeri durumlarda, geminin ne batması problem olur ne o buzdağı ne de kurtulamayışınız. Çünkü bilirsiniz. Yolun sonunu bilmek, o belirsizlikten kurtulmak, geminizin deniz feneri tarafından aydınlatılması gibidir. O buzdağını bile bile çarpmak kimi zaman hayatınızda mutlu olmanızı bile sağlar. Sonunda üzüleceğini bilseniz bile “Asla yaşadıklarıma pişman olmayacağım” demek, sizi mutlu eder. Çünkü, her hatıranızı içinizi burksa da gülerek hatırlarsınız ve gülümsemek, içiniz yansa bile gülebilmek, her şeyden önemlidir.
Bazen Başaramıyorum!
Bazen başaramıyorum. O buzdağının beni nasıl mahvettiğini izliyor, belki günlerce ağlıyor ve sızlanıyor, dert yanıyor ve kendimle baş başa kalmayı tercih ediyorum. O buzdağının beni yavaş yavaş nasıl tükettiğini izliyorum. Pişman oluyorum, çaresiz kalıyorum ve hatta kendimi suçluyorum. Tüm o olumsuz duygular ile zihnimi meşgul edip, kendimi, bedenimi ve ruhumu yoruyorum. Sonunda ne mi oluyor? Üzülen tek taraf olmak ile mücadele ediyorum.
Başardığım ve başaramadığım tüm zamanlarda, güzel şeyler öğrendiğimi de görüyorum. Başaramamak beni daha fazla olgunlaştırıyor. Çünkü insan en çok yapabildiklerini değil, yapamadıklarını düşünüyor. Beynim, yarım kalan her şeyi tamamlamak istiyor. Çünkü hiç kimse, yarım kalmaktan ya da yarım kalandan hoşlanmaz. Her zaman için tamamlamaya odaklanıyor ve tamamlamak istiyoruz. Yarım bıraktığımız her şeyin sonunda, ya yapmadığımız ya da yapamadığımız için pişman oluyoruz.