İş yaşamında karşınıza gelecek olan başarısızlıklar, mutsuzluklar, sorunlar ve işin içinden çıkamadığınız durumlar olabilir. Bu sorunlar, yoğun duygular ile mücadele etmenize sebep olacaktır. Yaşayabileceğiniz en yoğun ve yıpratıcı duygular pişmanlık ve suçluluktur. Bu duygularla mücadele ederken hem zihinsel hem de fiziksel açıdan yıpranabilirsiniz.
İş ve özel yaşam dengesini bulmak isterken sınırlı bir alan içerisinde bu mücadeleyi vermek, bedenen ve ruhen insanın yorulmasına sebep olur. Hayatı bir denge içerisinde yürütmenin zorluğu bir yana, iş hayatında karşılaşılan problemler sebebiyle yaşadığınız zorluklar bir yana olacaktır. Negatif duyguları yönetmek ne yazık ki kolay değildir ve bu yönetim sırasında insan dengesiz bir şekilde hareket edebilir ya da pek çok noktada çelişki yaşayabilir.
Sorunlar her an, her yerde sizinle olacaktır.
Kendinizi iş yerinde güvensiz ya da rahatsız hissedebilirsiniz, terfi alamıyor, hak ettiğiniz ücret verilmiyor, umutlu olduğunuz projeden olumlu geri bildirim almıyor, takım arkadaşlarınızla anlaşamıyor ya da sürekli olarak benzer olaylar içerisinde yaşamak zorunda kalıyor olabilirsiniz. Tüm bunlar bir süre sonra kendinizi çaresiz, eli kolu bağlanmış biri olarak yorumlamanıza sebep olabilir.
Öncelikle fark etmeniz gereken şey, hayatınız boyunca yaşayacağınız sorunların her an, her yerde sizinle birlikte olacağıdır. Sorunlardan kaçmak, ertelemek ya da soruna dair bulduğunuz çözümü uygulamadan hayatınıza devam etmek, bir işe yaramaz. Sorunun üstüne gitmelisiniz ki, o sorun sorun olmaktan kalksın!
“O, bu, şu” yüzünden demeyin.
Yaşadığınız sorunun sebebini tek bir nedene bağlayamazsınız. Kendinizi ya da bir başkasını suçlamak, anlamsızdır. Sorunun nedeninden önce, çözümüne odaklanmalısınız. Örneğin toplantıda yapacağınız sunumun görsel içerikleri eksik olabilir. Burada pek çok kişinin hatası vardır. Siz, toplantı öncesi sunumu kontrol etmediğiniz için suçluyken, bir başkası da görsel eklemediği için suçlu olacaktır.
Dolayısıyla “O, bu, şu suçlu” demeden önce sorunu kabul etmelisiniz. Kabul etmek, her şeyin başlangıcıdır. Zihnin en büyük karmaşası, daha büyük bir karmaşa yaratmaktır. Kendinizi ya da bir başkasını suçlamak o karmaşayı arttırmanızdan başka bir işe yaramayacaktır.
Kendinizi devamlı olarak suçlu hissetmek ya da suçlu olarak görmek de yalnızca elem ve ızdırap dolu hikayeler yaratmanıza sebep olur. Dahası, psikolojik yönden olumsuz etkilenmeniz, hastalanmanıza, motivasyon düşüklüğüne, verimsiz çalışmaya ve düşük performansa neden olabilecektir.
Kendinizi bağışlamayı öğrenin.
Suçluluk duygusunu baskın bir şekilde hissettiğinizde, bu duygunun geçici olduğunu kendinize hatırlamanızda da fayda vardır. Eğer kendinizi yoğun stres, baskı ve suçluluk altında hissediyorsanız, önceliğiniz sorunu kabul etme ve ardından “bağışlama” olmalıdır. Kendinizi bağışlamayı öğrenmezseniz, zihninizdeki problemi hiçbir zaman ortadan kaldıramazsınız. Ancak ve ancak nötr bir hale gelen duygu ve düşünceler, suçluluk duygusunu ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle kendinizi ara ara sevmeli, bağışlamalı, önemli olduğunu hatırlatmalı, saygı duymalı, eksik ve güçlü yönlerinizi bilerek tüm bunların sizi “siz” yaptığını hatırlatmalısınız.