Hayatın sana adil davranmadığını gününün bir bölümünde mutlaka düşünüyorsun değil mi? Yaşadığın şeyler omuzlarına bir yük gibi geliyor. Her gece başını yastığa koyduğun zamanda da kendini suçluyor, uykularını kaçırıyor ve bu hikayede hangi role sahip olduğunu arıyorsun. Victor Hugo’nun “Herkes ölebilir; ama herkes gerçekten yaşayamaz.” sözünü sana hatırlatmak istiyorum. Hepimiz aynı şekilde dünyaya geliyor, aynı şekilde de ölüyoruz. Bu hayatta değiştiremeyeceğiniz iki şey vardır; biri doğduğunuz gündür, diğeri ise öldüğünüz gün. İki günün de ne zaman geleceğini bilmediğiniz gibi nasıl ve ne şekilde olacağını da bilemez, kontrol edemezsiniz. Peki ya kalan hayatınız?
Doğumunuzdan ölümünüze kadar olan süreyi nasıl yaşayacağınız tamamen size bağlıdır. Doğarken nasıl ki tekseniz, mezara girdiğiniz zamanda da yanınıza eşlik etmesi için bir şey vermeyecekler. Tek başınıza çıkacak ve tek başınıza bir yere gireceksiniz. Dolayısıyla yaşamınızı kendiniz için yaşamalı, nasıl yaşayacağınıza da kendiniz karar vermelisiniz.
Ne Olursa Olsun Değer
Hayatınızın her ne olursa olsun yaşanmaya değer olduğunu unutmayın. Her insanın mücadele etmesi gereken zorlukları olduğunu bilin. Hayat, herkese adil davranmadığı gibi herkesin de aynı acıyı, aynı şekilde yaşamasına izin vermez. Kimi insan babasının vefatına üzülemezken kimi insan yavru kedisinin ölümünün ardından depresyona girebilir. Herkes acıları kadar özeldir. Bu nedenle kendinizi acılarınızla ve yaralarınızla sevmeyi öğrenin. Yaşamınızda size eşlik edecek olan en değerli şeyler acılarınızdır. Çünkü mutluluk geçicidir. Mutlu olduğunuz anları da daha çabuk unutursunuz. Oysa yaşadığınız acılar içinizde hep bir sızı olarak kalır.
Bu hayatta tutkulu, özgür, özgüvenli, sadık, mutlu, huzurlu ve daha nice pozitif duyguya, hisse sahip olabilmeniz için acılarla baş etmeniz gerekir. Hayat yolunuzu seçerken kendinizi mutlu olmaya değil, acılar yaşasanız da “güçlü kalmaya” ve “devam etmeye” odaklamalısınız. Çünkü hayatın en önemli kuralı, acılara karşı gülümseyebilmektir. İşte o gün, acıya karşı gülümseyebildiğiniz gün, ayaklarınızın üzerinde durduğunuzu da fark ettiğiniz gün olacaktır.
İki Bacağınız Var
Bu hayat içerisinde sizi ayakta tutacak iki adet bacağınızdan başka bir şeyiniz yoktur. Aileniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eşiniz ya da çocuklarınız bir yana “Beni ayakta tutan şey şu” dememeyi öğrenmelisiniz. İnsan, yalnızca iki bacağının üzerinde durur. Para, mal, mülk, itibar, güzellik ya da diğer kavramlar göreceli olduğu gibi mutlaka bir başkasına göre ya çok lüks ya da çok acınasıdır. Yani, neye sahipseniz siz sahipsiniz. Hayatınızdaki yol haritasında bir villaya sahip olmanız ya da tek göz bir odada yaşıyor olmanız, yapabileceklerinize engel değildir ya da daha iyi bir yere gelmenizi sağlayacak şeyler değildir.
Bir şeye güvenecekseniz, kendinize güvenmeyi öğrenmelisiniz. Babasına ya da annesine güvenen biri olarak hayatınızı devam ettirdiğiniz zaman bir gün onları kaybettiğinizde elinizde hiçbir şey kalmayacak demektir. Oturduğunuz ev bir deprem ile yıkıldığında yine elinizde bir şey kalmayacaktır. Yanınıza kalacak şey hatıralarınız, karakteriniz ve güveniniz olmalıdır. Neyi çok ister, neye çok güvenir ve neyi çok severseniz, bir gün elinizden uçup gittiğini de o kadar çabuk görür, o kadar çok üzülürsünüz.