Milli Eğitim Bakanlığı ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre öğretmenlerin büyük bir çoğunluğuna depresyon tanısının konulabileceği ortaya çıktı. Yapılan araştırmanın paylaşılan sonuçları öğretmen adaylarının yüzde 65’inden fazlasının mutsuz olduğunu gün yüzüne çıkardı.
Gelir Düzeyi Depresyonu Arttırıyor
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan araştırmada öğretmen ve öğretmen adayları incelendi. Öğretmen adaylarının depresyon durumlarını hangi faktörlerin etkilediğini ortaya koyan araştırma “Milli Eğitim Dergisi” tarafından paylaşıldı.
Araştırmada öğretmen adaylarının depresyon ile gelir düzeyi arasındaki ilişki, KPSS’nin ruhsal durumlarına yaptığı etki ve ailelerine mensup kişilerin eğitim düzeyleri arasındaki ilişki ele alınarak incelemeler yapıldı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerine, öğretmenlerine ve öğretmen adaylarına yapılan araştırma sonucunda öğretmen adaylarının yüzde 65,8’ine “depresyon” teşhisi konulabileceği ortaya çıktı. Yapılan araştırmada 406 öğretmen, öğrenci ve öğretmen adayı bulunurken sonuçlar CES-Depresyon Ölçeği tarafından uluslararası geçerliliği olan bir ölçekle araştırıldı.
Öğretmenlerin gelir düzeylerinin depresyonu tetiklediği belirtildi. Gelir düzeyi düşük olan öğretmen ve öğretmen adaylarının depresyona girme riskinin daha fazla olduğu belirtildi. Bu oranın gelir düzeyi yüksek olan öğretmen adaylarının tam tamına iki buçuk katı olarak yer aldığı ifade edildi.
Sınav Stresi Depresyonu Arttırıyor
Yapılan araştırmada elde edilen bir diğer sonuç ise KPSS gibi sınavların öğretmen adaylarındaki ve öğretmenlerdeki depresyon riskini arttırdığı oldu. Buna göre KPSS sınavına ve diğer sınavlara hazırlanan öğretmen adaylarının depresyon düzeyleri, sınava girmeyen adaylara göre dokuz buçuk kat fazla.
KPSS ve benzeri sınavların kişisel ve sosyal yaşam üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu ispat eden araştırma, bu sınavların adaylar üzerinde derin bir stres ve baskı ortamı yarattığını ortaya koydu. Adaylar üzerinde oluşan stres ve baskı ortamının beraberinde mutsuzluk getirdiğinin altı çizildi.
Zihinsel Yorgunluk Artıyor
Öğretmen adaylarında oluşan stres ve baskı, zihinsel yorgunluğu tetikliyor. Zihinsel yorgunluk, depresyon riskini arttıran temel risklerden birisi olarak görülüyor. Bu tip sınavların yorgunluğa, zihinsel yorgunluğa, umutsuzluk ve mutsuzluğa sebep olmasıyla birlikte öğretmenlerin yaşamları etkileniyor.
Kariyerlerinin henüz başlamadan bu sebeplerle bitebileceği ifade edilirken öğretmen adaylarının geleceğinin bir sınavla belirlenmesinin kaldırılması gerektiği de belirtiliyor.
Atanamayan Öğretmenlerin Mutsuzluk Seviyesi Daha Fazla
Atanamayan öğretmenlerin durumuna bakıldığında ise depresyon teşhisinin bu öğretmenlerde daha da arttığı görülüyor. Her yıl sınava giren ve atanamayan öğretmen adaylarında umutsuzluk ve mutsuzluk hislerinin daha yoğun olduğu görülüyor. Atanamayan öğretmenlere yönelik aile baskısının da ortaya çıktığı araştırma verilerinde görülüyor.
Şubat ayında yapılacak öğretmen ataması için yarım milyon öğretmen sıra bekliyor. Atanabilecek öğretmen sayısı ise 20 bin olarak yer alıyor. Bu konuda ülke çapında farkındalık yaratılması gerektiğini de belirten araştırma, üniversitelerin ilgili bölümlerine ruh sağlığı ekipleri tarafından bilgilendirici seminerler düzenlemesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu seminerler doğrultusunda depresyon riskinin bir nebze azaltılabileceği ifade ediliyor.