“Satrancın çekiciliği tek bir şeyden kaynaklanır; stratejinin farklı beyinlerde farklı biçimlerde gelişmesinden.” – Stefan Zweig
Satranç nesillerdir oynanan ve bizden sonraki nesillerde de oynanmaya devam edecek bir oyun. İlkokul yıllarında öğretilmeye başlanan satrançla aslında çocukken hayatı öğrenme fırsatı yakalıyoruz. Bazen yeniliyoruz bazense kazanıyoruz. Oyuna odaklanmak, bir nevi hayata da odaklanarak en doğru hamleyi yapmayı sağlıyor diyebiliriz.
Her oyunla kendini daha da geliştirecek olan çocukların, bir yandan yaratıcılığı artarken diğer yandan özgüveni de arttırıyor. İyi bir eğitim aracı olarak adlandırabileceğimiz satranç, beyni de çalıştırır ve hamle bekleme sırasında bize zaman kavramını da hatırlatır. Çocuk yaşta öğrenilen bir oyunun her noktası aslında bütün bir hayatı öğretir.
Satranç oynarken, hem kendi hamlelerinizi hem de karşı tarafın hamlelerini hesaplamanız gerekir. Yaptığı hamledeki asıl hedefini görebilmek, dolaylı yolla yapılan hamleleri fark etmek gerekir. Zaman zaman bir kaçış ya da bir koruma en önemli taşınızı kaybetmenize neden olabilir. En güçlü ve en önemli taşın şah olduğunu düşünülebilir ancak satrançta en önemli taş vezirdir.
Satranç Oynamayı Öğrenin!
Satranç oynamak bir alışkanlık kazandırır insana ve kötü alışkanlıkların yerini doldurabilir. Tabii ki Zweig’ın Satranç kitabında anlattığı gibi bir zehirlenme yaşamadığınız sürece.
Satranç oynarken sürekli düşünürsünüz, Neden böyle bir hamle yaptı?, Piyonumu aldıktan sonra neyi almak istiyor?, Neden kaçmamış olabilir? Aaa!… Fili oradaymış. Böyle yerine şöyle yapsam, o da böyle yapsa, böyle yaparım.”. Bu düşünceler denizi ile yaratıcılığın geliştiği kesinlikle ortada. Aynı şekilde günlük hayatınızdaki davranışlarınızı da planlamanızı sağlayan satranç, aslında hayatımızın olmazsa olmazı olmak zorunda.
Satranç oynayan kişiler, kriz yönetimi konusunda da oldukça başarılıdırlar. Hızlı düşünme konusunda kendilerini geliştirirler ayrıca olayları da olduğu gibi ve doğru yorumlama yeteneklerine sahip olurlar.
Her kaybediş daha da çok hırslandırırken, her kazanışta özgüven tazelenir. Kaybettiği oyunlar nedeni ile normalinden daha fazla mücadele gücü geliştirir. Yaşadığı olumsuz olaylarda, pes etmek yerine çabalaması gerektiğini, tek bir taşı olsa da doğru oynaması gerektiğini bilir.
İnsan oyunu ile kendini de tanıma fırsatı bulur, eksiklerini ve önyargılarını yener. Şaşırdıkça yeni şeyler öğrenir. Odaklanmayı da gerektiren satrançla konsantrasyon sağlanır ayrıca satranç oynayan kişi kalıpların dışına çıkmayı da sever.
Hamlelere karşı şüphe duyduğu ve alt nedenleri aramaya başladığı için, gündelik hayatta da olaylara bu şekilde yaklaşır ve farklı bakış açısı geliştirir. Başarı yolunda düzen ve disiplinin önemini de kavramış olur.
Satranç oyununda aslında küçük gibi görünen aslında büyük hedefler yer alır. Bir piyon, vezire dönüşebilir. Oynayıcı ise bunu çok iyi bilir. Piyona hedef belirleyebilen bir kişi zaten gerçek hayatta da küçük ama anlamlı hedeflere sahiptir.
Karşısına çıkabilecek aksilikleri önceden görmek, sezmek ya da fark etmek satranç oynayanların özellikleri arasında yer alır.
Zweig’ın kitabında ele aldığı gibi olumsuz bir durum yaratmadığı sürece, satranç olumlu etkileri ile herkesin hayatında yer alması gereken bir aktivite, eğitici ve öğretici bir aktivitedir.