Aynaların neden satıldığını hiç düşünmüş müydünüz? İnsanlar, suçluluk duygularını göremezler. İnsanın kendini, kendi içini görebilmesi için aynaya ihtiyacı vardır. Peter Ustinov der ki, “Suçlar insanların yüzünde görünseydi, aynalar satılmazdı.”
Eğer kendimizi, yaptığımız hataları ve bir işteki başarımızı objektif bir şekilde görebilseydik, yani kendimizi kendimiz tanıyabilseydik iş yaşamında suçluluk duygusu hisseder miydik? Soruyu bir de şöyle sormak gerekir, “Yeteri kadar başarılı olmak için kaç tane suç işlediniz ve suçluluk hissettiniz?”
İş yaşamı yoğun stres ve baskı ortamının yer aldığı bir ormandır. Sizler de o orman içerisinde yetişen bir ağaç… Ağacın dallanıp budaklanması için beslenmesi gerekir. Kimi zaman ağaçlar beslenmek için toprak içerisindeki tüm minerali emerler. Bu, onların yaşam kaynağıdır. İş yaşamında da bir noktaya varabilmeniz için hayatınızdaki, çevrenizdeki bazı kişileri, yeteneklerinizi, alışkanlıklarınızı ya da en basit şekilde geçmişinizi öldürmeniz gerekir. Gelecek daima gelecekte saklıdır ve ileriye bakmak gerekir. İleriye bakabilmek için de bazı suçları işlemek şarttır.
Suçluluk Görecelidir
Suçluluk ya da suçlu olmak göreceli bir kavramdır. İş yaşamı içerisindeyken bu duygu daha yoğun bir hale gelebilir. Kariyer yaşamınızdaki algınız, bakış açınız, koyacağınız hedefler, karşılaştığınız sorunlardaki neden ve sonuç arama çabanız, tutkularınız ve gelecek planlarınızın hepsinde suçluluk payı vardır. Neden mi? Çünkü tüm bunları elde edebilmek için bir şeylerden vazgeçmeniz gerekir. Alınan her karar, aslında bir vazgeçiştir. Bir şeye başlamak için vazgeçmek şarttır. Yürümek için oturmaktan, koşmak için yürümekten, başarılı olmak için çeşitli hedeflerinizden vazgeçmenizin gerektiği gibi…
“Her suçun kökeni, ya algıdaki bir sorun; ya sebeplendirmedeki bir sorun; ya da ani bir tutku nöbetidir. – Thomas Hobbes”
Yaşamımızın her noktasında almış olduğumuz kararlar sonucunda ya başarılı/başarısız oluruz ya mutlu oluruz ya da suçluluk veya pişmanlık duygusu hissederiz. İş yerinde hiçbir zaman bu duyguyu hissetmediğinizi söylerseniz, büyük bir yalan söylemiş olursunuz. Dürüst olun ve o satın aldığınız aynaya bakın. Yapmanız gereken tek şey, dürüst olmaktır. Kendi duygularınızı incitmek, başkalarının duygularını incitmekten daha yıkıcıdır. Bir başka insanın duygularını incittiğinizde telafi edebilirsiniz fakat incinen sizseniz ve bunun mimarı da sizden başkası değilse, telafisi zordur.
Bu Duyguyu Hissetmek Güç Getirir
Peki hissettiğiniz bu suçluluk duygusu ile kendinizi yeniden depolamanız mümkün mü? Elbette! Önemli olan hissettiğiniz negatif duygu karşısında kendinizi nasıl motive etmeniz gerektiğini bilmenizdir. Suçluluk ve pişmanlık oldukça yoğun iki duygudur. Bu duyguları bastırmak için motive etmeniz gerekir. Nasıl ki dut meyvesinin lekesini sadece yaprağındaki öz çıkartabiliyorsa, kendi kendinizin dermanı da yine kendiniz yani, suçluluk duygusunu kapatmak, üstesinden gelmek için motive olmalısınız.
Bu konuda basit bir fizik kuralını hatırlayabilirsiniz. Enerjinin bir yönü yoksa, ısı yaratacaktır. Fakat kullanılmadığı için enerji boşa gidecektir. Bir enerjinin yönünün olması, “iş” ya da “hareket” olarak algılanır. Yapılan hareket veya iş sonucunda enerji doğru bir şekilde kullanılır. Doğru yönde efor sarf ederseniz, başarı elde edebilirsiniz.
Bu durum suçluluk duygusu için de geçerlidir. Suçluluk hissettiğinizde enerjiniz kesilir ve boş bir şekilde durarak sadece enerjinizi harcamış olursunuz. Boş bir enerji, yani verimsizlik… Eğer kendinizi tam da bu anda yeni bir projeye yönelmeye, suçluluk hissettiğiniz bir noktadaki hatanızın telafisine odaklarsanız, negatif olan şeyleri pozitif yapma şansı bulursunuz. Sonuçta “+” işaretini de oluşturan şey iki adet “-“ işaretinin birleşimidir. Birleştirin, üretin, başarın. İşte formül bu kadar basit!