Farklı kişiliklerde davranmak, kendinizi hiç beklemediğiniz noktalarda bulmanıza neden olabilir. Kişiliğiniz tam anlamıyla oturana kadar pek çok kez günah işlemeniz gerekiyor. En azından benim öyle oldu. Günah; dini açıdan Tanrı buyruklarına karşı olmak, dini açıdan suç sayılacak hal ve hareketlerde bulunmak olarak tanımlanıyor. Fakat ben günahı başka bir şekilde tanımlıyorum. Bana kalırsa günah, insanın vicdanını sızlatan her şeyi kapsıyor. Elbette dini açıdan suçluluk da duyuyorsunuz fakat vicdanınızın da el vermediği, bir gün sizi pişman eden şeyler de günah oluyor.
Hayatımda bana kalırsa işlediğim en büyük günahlardan biri, evimden uzak kalmak oldu. Üniversiteye başlayacağım zaman evimden ayrı kalmak istedim. Dışarıda okumak, dışarıda kalmak, biraz ailemden uzak kalmak istedim fakat, geri döndüğüm zaman bunun ne denli büyük bir günah olduğunu bilemedim. Çünkü bir kere evden ayrılmak, bir dahaki gelişinizde o evde “misafir” gibi olmanız neden oluyor. Cümleler “Sen burada yoktun, bilmezsin ama bak başımıza bu geldi” şeklinde başlıyor ve “Sen canını sıkma kızım, biz burada gayet iyiyiz” şeklinde bitiyor. Evimden ayrı kaldığım zamandan sonra öğrendim ki günahlar büyüyerek çoğalıyor hayatımda. Kendinize yalan söylemeye başlıyorsunuz, ailenize de… Örneğin hasta olduğunuz zaman üzülmesinler diye “İyiyim” diyorsunuz. Paranız kalmadığı zaman, “Her şeyim var merak etmeyin” diye avutuyorsunuz. Çünkü uzaktaki birinin sizi düşünerek kahrolmasını istemiyorsunuz. Burada da en büyük günahla karşılaşıyorsunuz ki, o da kendine yalan söylemek.
“Öyle Demek İstememiştir”
Hayatım boyunca yaptığım en kötü şeylerden biri, kendime yalan söylemek ve kendimi kandırmak oldu. Özellikle ikili ilişkilerimde bunu fazlasıyla yaptım. Bir insan bana kötü ya da acımasız bir şekilde davrandığında, “Öyle demek istememiştir” ya da “Öyle yapmak istememiştir” şeklinde kendime yalan söylediğim çok oldu ki hala daha oluyor. Çünkü bu karakterimin bir parçası ve ben gibi sizlerin de kendinize karşı defalarca yalan söylediğini düşünüyorum. Çünkü bu, doğamızda var. Kendimizden daha çok birine değer verdiğimiz ya da sevdiğimiz zaman, kendimizi onun yerine koyduğumuzda ne olursak ya da ne şekilde olursak olalım, kendimize karşı o denli acı ya da kötü davranabileceğimizi kabul etmiyoruz. Örneğin ben kendime sürekli olarak şu cümleyi kurarım, “Onun yerinde olsaydım ne olursa olsun öyle yapmazdım/davranmazdım.”. Aslında bunun sebebi, beklentilerimizden kaynaklanıyor.
“Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.” demiştir Yazar Jose Mauro de Vasconcelos. Bir beklenti içerisine girmek aynı zamanda hayal kırıklığına uğramak demektir. Belki siz kendinize öyle davranmazdınız fakat bir başkası size öyle davranabilir. Çünkü bir başkası da sizin yerinizde olsa, kendisine asla öyle yapmazdı, o şekilde davranmazdı. Bu sorunun temel kaynağı, herkesin kendisine göre bir doğrusunun bulunmasından kaynaklanıyor. Ne olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım bir insanın aklındaki doğruyu silmek ya da o doğrunun ötesine geçebilmek, gökkuşağının düştüğü noktayı aramak gibidir.
Bu nedenle kendimizi kandırmaktan, kendimize yalan söylemekten vazgeçmeliyiz. Ayşe veya Ali size öyle davrandı çünkü öyle davranmak istedi. Bazı şeyleri hiç düşünmeden kabul etmek gerekir. Ne kadar çabuk kabullenirsek, geri kalan hayatımızda o kadar çok huzurlu olabilir, o kadar az üzülebiliriz. Yaşamın ve hayatın sırrı, beklenti duymamaktan, kabullenmekten ve kendimize yalan söylememekten geçer. Kendimize karşı günahlar işlememeliyiz…